Sağlığını Düşün”    Kalp sağlığınızı korumak için düzenli egzersiz yapın, sağlıklı beslenin ve periyodik sağlık kontrollerinizi aksatmayın.

Tüm Detayları ile Reflu Hastalığı- Reflü Nedir? Belirtileri Ve Tedavisi Nasıldır?

Reflü,  mide asidi ve yiyeceklerin yemek borusuna geri kaçması problemidir. Genellikle asit, veya midede safra ve pankreastan gelen mide sıvıları yemek borusuna geri kaçabilmekte ve yemek borusunun bı sıvılar ile uzun süre teması sonucunda, yemek borusun tahriş olmasına  neden olmaktadır.  Bunun sonucunda reflü hastalığı meydana gelmektedir.

Reflü hastalığı kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde bozmakta ve önemsenmediğinde kanser gibi ciddi sorunlarına neden olabilmektedir.

REFLÜNÜN NEDENLERİ NELERDİR?

Mide sıvılarının uzun süre yemek borusu ile temas etmesi sonucunda reflü oluşmaktadır. Mide asidik içeriğinin, yemek borusu ile uzun süreli teması sonucu yemek borusunda tahriş ve hasar meydana gelir. Bu hasar sonucunda da yanma gibi şikayetler meydana gelir. Mide ve yemek borusu arasında alt özefagus sfinkteri diye adlandırdığımız bir kapak bulunmaktadır. Kastan oluşan bu kapak asidin yemek borusuna geri kaçmasını önlemekte ve midede kalmasını sağlamaktadır. Asidin aşındırıcı özelliğinin etkisi ile kapak zamanla gevşer ve işlevini yerine getirememeye başlar.  Bunun sonucunda mide asidi yemek borusuna geri kaçmakta ve bu durum da reflüye neden olmaktadır.

Reflüyü tetikleyen en önemli neden beslenme tarzıdır.  Bazı gıdalar reflüyü tetiklemekte olup bu gıdaların tüketimi kontrol altında tutulmalıdır. Yağlı gıdalar reflüyü doğrudan tetiklemektedir. Yağlı ve ağır gıdalar yerine sindirimi kolay olan yiyecekler tercih edilmelidir. Domates, çiğ sarımsak ve soğan, baharatlı yiyecekler, nane, kahve, çay, sigara, alkol, sirke, kızartma, gazlı içecekler, konserve, portakal ve limon da yine reflüye neden olan başlıca gıdalar arasında sayılabilir.

REFLÜ’NÜN BELİRTİLERİ NELERDİR?

En sık görülen reflü belirtileri arasında; midede yanma, ekşime, ağızda acı bir tat hissedilmesi, göğüste ağrı veya yediklerinin ağıza gelmesidir.  Diğer reflü bulguları ise genellikle kulak burun boğaz hastalıklarıyla karıştırılmaktadır. En sık görülen atipik reflü belirtileri ise; sinüzit,kuru öksürük, ağız kokusu, seste kısılma veya diş çürümesi gibi bulgulardır.

Reflü hastalığı genellikle göğüs ağrısına neden olduğu için kalp veya göğüs hastalıklarıyla sıklıkla karıştırılmaktadır. Mide içeriğinin ağza gelmesi, yutma güçlüğü, görülen diğer reflü belirtilerdir. Ağrılı yutkunma, geğirti, hıçkırık, bulantı ve kusma ise daha ender ortaya çıkar

Reflü birçok hastalığa da neden olabilmektedir. Midedeki sıvıların yukarı çıkarak soluk borusuna kaçması ve akciğerlere karışması halinde uzun vadede reflü, akciğer hastalıkları veya astıma da neden olabilir.

İLETİŞİM FORMU

REFLÜ NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Midede yanma, ekşime, ağızda acı tat, ağrı, hıçkırık, kusma gibi şikayetler oluştuğunda ve detaylı bir klinik muayene yapıldığında

Mevcut şikayetler, hikaye ve bulgulardan yola çıkarak gastroözofagial reflü tanısı konabilir. Tanı koymak veya hastalığın şiddetini belirlemek için uygulanan yöntemler aşağıdaki gibidir. Endoskopi, pH ölçümü, kontrastlı grafiler, manometridir.

Doktorunuzun (gastroenteroloğunuzun) reflü tanısını koyarken bulguların gerçekten reflüden kaynaklanıp kaynaklanmadığını, komplikasyonların gelişip gelişmediğini anlamak için birtakım testlere ihtiyacı olabilir. Reflü testlerini şu şekilde sıralayabiliriz;

Gasroskopi: Endoskop ucunda ışık bulunan fleksibl bir tüptür. Bu tüpün ağızdan özefagusa ve mideye doğru ilerletilmesi sırasında yemek borusu incelenebilir. Hasta sedatize edilerek bu işlem gerçekleştirilir.

Özefagus manometresi ve PH metre: Burundan çok ince fleksibl bir tüp yemek borusundan mideye gönderilerek buradaki basınçlar ve yukarı çıkan asit miktarı ölçülebilir.

Baryum özefagus mide duedonum grafisi: Hasta baryum içerken radyoloğun floroskopide baryumun aşağıya yemek borusuna ve mideye seyahatini incelediği bir testtir.

REFLÜ TEDAVİSİNDE NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

Reflü, ihmal edilmemeli tedavisine ve reflüyü tetikleyen etkenlere karşı alınabilecek önlemlere özen gösterilmelidir. Mevcut şikayetler, hastanın öyküsü ve bulgulardan yola çıkarak hastaya reflü tanısı konulabilmektedir. Yukarıdaki belirtilerin görülmesi durumunda kişi mutlaka bir doktora başvurmalı ve reflü tedavisine başlanmalıdır.

Reflü tedavisinde en önemli konu hastanın yaşam tarzında değişiklik yapmasıdır. Reflü, beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesi ve ilaçlarla genellikle kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Ancak bazı hastalarda kişi ilaç tedavisine yanıt vermeyebilir. Böyle vakalarda cerrahi müdahale gerekmektedir. Reflüyü baskılayan ilaç kullanımının yanı sıra yaşam tarzında da değişiklikler mutlaka yapılmalıdır. Bunlara örnek vermek gerekirse sigara ve alkolden kaçınılmalı, yağlı yemek ve kızartmalar tüketilmemeli, fazla kilolu olan hastalar kilo vermeli, çikolatadan, kafeinden uzak durulmalı, asit içeriği yüksek çiğ sebze ve meyveden uzak durulmalıdır.

Reflü tedavisinde cerrahi yöntem

Genellikle reflü medikal tedavi ile kontrol altına alınabilir.

Reflü hastalığı, yaşam tarzı değişiklikleriyle veya reflü ilaçlarıyla düzelemeyecek şekilde mide fıtığı gibi anatomik bir sorundan kaynaklanıyorsa bu durumda cerrahi tedavi uygulanabilir. Yine genç hastalarda uzun süreli tedavi sonrasında bir sonuç alınamıyorsa ya da yaşam boyu tedavi görmesi gerekiyorsa reflü ameliyatı söz konusu olabilir.

REFLÜDEN KORUNMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?

Reflü tedavisi genellikle yaşam tarzının değiştirilmesiyle başlar. Örneğin yemek yedikten sonra uzanmamak, az ve sık yemek yemek, gazlı ve alkollü içeceklerden uzak durmak gerekir. Yine hekim tarafından önerilecek asit giderici, yemek borusu ve midenin düzenli çalışmasını sağlayacak ilaçların da düzgün kullanılması gereklidir.

Reflü hastaları, yemek saatlerini ve beslenme alışkanlıklarını düzenlemelidirler. Gece yatmadan önce yemek reflüye neden olmaktadır. Ayrıca öğünlerde çok ağır ve fazla yememelidirler. Kilo fazlalığı olan reflü hastaları kilo vermelidir.

Yemek borusuna geri kaçan mide asidinin yol açtığı mide ekşimesi‐yanması, göğüste yanma ve ağıza acı‐ekşi su gelmesi, kronik öksürük, ses kısıklığı hayat kalitesini ciddi olarak etkiler. Tedavi edilmediği takdirde reflü yemek borusunda iltihap, ülser, kanama, darlık, Baret Özofagus (yemek borusu iç yüzeyinde görülen kanser öncesi değişiklik) gibi ciddi sorunlara yol açabilir.

Reflü hastalığına sahip olan kişilerin uzak durması gereken besinler

  • Kahve
  • Gazlı içecekler,
  • Yağlı gıdalar,
  • Baharatlı yiyecekler
  • Alkollü içecekler,
  • Çikolata
  • Soğan, sarımsak,
  • Turşu

 

Reflü kalp krizi ile karıştırılabiliyor!

Reflü hastalarında diğer bir doktora başvuru sebebi göğüs ağrısıdır. Tipik olarak reflü hastaları bu ağrıyı yanıcı vasıfta ve yemek borusu trasesinde yayılan bir ağrı olarak tanımlarlar. Bazen de reflüye bağlı göğüs ağrısı, kalp kaynaklı ağrıları taklit eder. Bu hastalarda mutlaka kardiyolojik değerlendirme gerekir. Kalp kaynaklı göğüs ağrıları bazen hayatı tehdit edebilir, reflü ise hastanın yaşam kalitesini bozar. Bu yüzden kalp kaynaklı göğüs ağrısı tetkikleri yapıldıktan sonra, sık görülen bir hastalık olan reflü açısından değerlendirme yapılmalıdır.

Reflü, astım ve sinüziti tetikliyor!

Özellikle açıklanamayan kronik öksürük, klasik astım ilaçlarına yanıt vermeyen, özellikle geceleri sık atak geçiren astım hastalarında ve ses kısıklığı olan hastalarda ayırıcı tanıda reflü de akla gelmelidir. sık boğaz temizleme, kronik öksürük, farenjit, larenjit, kronik sinüzit, astım, ağız kokusu, göğüs ağrısı, ses kısıklığı gibi şikâyet ve bulgular olabilir

Tedavide yaşam tarzı değişikliği şart

Reflü tedavisi medikal tedavi ile büyük oranda gerçekleştirilebilir. Tedavide yaşam tarzı değişiklikleri esastır. Kilo fazlalığı varsa zayıflama, sigara içmeme, aşırı kafein tüketmeme, yemek yedikten sonra uzanmama, yatak başını yükseltme gibi önlemler alınır. İlaç tedavisi ile hastaların çok büyük kısmında rahatlama sağlanır. Tedavide mide asidini azaltan proton pompa inhibitörü (midede asid salgılayan pompaları bloke eden) denilen ilaçlar kullanılır. Ayrıca antiasitler ve yemek borusu mukozasını koruyan şurup ve çiğneme tabletleri de alınabilir. Burada önemli olan detay, proton pompa inhibitörü grubundaki ilaçların sabah kahvaltıdan yarım saat önce alınması gerektiğidir. Tok alındığı zaman bu ilaçların etkinliği azalır. Daha sonrasında ihtiyaç halinde proton pompa inhibitörleri kullanılabilir. Bazı özel hasta gruplarında (örneğin barrett özofagusu olan hastalarda) proton pompa inhibitörlerinin uzun süreli kullanımı gerekebilir. Bu konuda endoskopik ve klinik bulgulara göre doktorunuz sizi yönlendirecektir. Diğer tedavi alternatifleri endoskopik yöntemler ve reflü cerrahisidir. Reflü cerrahisi deneyimli ellerde son derece başarılı bir tedavi alternatifidir. Hastada mide fıtığı varsa, bu da reflüye eğilim yaratacağından gerekli olgularda cerrahi tedavi yapılabilir.

BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA REFLÜ

Bebeklerde reflü genellikle ilk bir yılda kusma şikayeti başlar. Fakat bebeklerde ilk bir yıl fizyolojik reflü denen reflünün görülmesi son derece normaldir. Bebeklerde reflü belirtileri; günde kaç kez ve nasıl kustuğu, bebeğin yatış poziyonu, ne kadar beslendiği ve bebeğin gazının çıkarılıp çıkarılmadığı şeklinde gözlemlenir ve bu belirtilerin iyi araştırılması gerekir. Reflü ile fizyolojik reflünün iyi ayırt edilmesi oldukça önemlidir.

Bebeklerde reflü tedavisinde yatış pozisyonu, beslenme şekli ve miktarı konusunda ailelere bilgilendirme yapılır. Eğer tüm bu uygulamalara rağmen bir yaş sonrası devam eden reflü söz konusu ise mutlaka hekim kontrolünde takip edimelidir.

Çocuklarda reflü tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi, mide ile yemek borusu arasında kapağın işlevini kaybetmesi sonucu oluşur. Bu kapak, normal bir şekilde çalıştığı takdirde midenin asit içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engeller. Aksi takdirde bu asit içeriği yemek borusuna kaçarak hasarlara neden olabiliyor ve buna reflü hastalığı deniliyor.

Reflüye neden olan en önemli faktörler bozulmuş yemek borusu ve mide hareketleri, artmış karın içi basıncı (şişmanlık), midede bozulmuş asit düzenleme sistemleri, uygun olmayan fiziksel aktivite, çeşitli yağlı yiyecekler, sigara dumanı, mide fıtığı ve genetik faktörler olarak sayılabiliyor.

Reflü hastalığı çocuklarda da görülebiliyor ancak özellikle ilk altı ayda ortaya çıkan reflü fizyolojik reflüdür ve reflü hastalığından ayırmak gerekiyor. Söz konusu kapak, çocuğun büyümesiyle beraber gelişiyor. Ancak nasıl ki ilk doğduğunda bebek başını tutamıyor ya da yürüyemiyorsa bu kapakçık da hayatın ilk zamanlarında tam çalışmıyor ve fizyolojik reflü ortaya çıkıyor. Bu durum büyüdükçe kendiliğinden geçiyor.

Bir bebek ya da çocuk ancak yeterli kilo almıyorsa, sürekli kusuyorsa, yemeği reddediyorsa ve iştahsızsa reflü hastalığı göz önünde bulundurulması gereken durumlardan biri olabilmektedir.

Kimi hastalarda ise tedavi edilmediği için ilerleyen reflü, çocuğun gıdaları yutamıyor hale gelmesine neden olabilmektedir.

Çocuklar yemek borusunun ağızla birleştiği üst ucundaki yanma hissini doğru tarif edemeyebilecekleri gibi bir yaşından büyük çocuklarda ağza gelen asit nedeniyle dişler içten çürüyerek ağız kokusu oluşabilmekte, geçmeyen ses kısıklığı, kronik öksürük ile aşırı geğirme şeklinde çocuklarda reflü görülebilmektedir.

HAMİLELİKTE REFLÜ

Hamilelikte reflü sıklıkla karşılaşılan hastalıkların başında gelir. Hormonal dengenin bozulması ve bebeğin büyümesiyle birlikte mideye baskı yapmasıyla oluşur. Hamile kadınların kahve, çikolata, mayalı hamurlar ve yağlı yiyeceklerden uzak durması gereklidir.

Hamile kadınların gece yatarken başın yukarıda kalacak şekilde yatak başlığının ayarlanması veya yastıkla destekleyerek gereklidir. Eğer bu önlemlere rağmen reflü şikayetinde gerileme olmuyorsa hekim tarafından önerilebilecek reflü ilaçlarını kullanabilir.

Reflüye eşlik eden hastalıklar

Reflü tedavi edilmezse pek çok hastalıkla birlikte seyredebilir. Aşağıda yer alan hastalıklar reflünün nedeni veya belirtisi olabilir. Bu nedenle aşağıdaki hastalıklarla birlikte reflü değerlendirilmelidir.

  • Dirençli demir eksikliği anemisi
  • Ses kısıklığı
  • Aşağıdan yukarı sürekli kaçak ve tahriş nedeniyle geçmeyen larenjit
  • Farenjit
  • Sinüzit
  • Otit
  • Ameliyata rağmen geniz etinin tekrar büyümesi
  • Tedaviye dirençli astım
  • Diş çürükleri, ağız kokusu
  • Sandifer Sendromu (çocuğun rahat etmek için kafasını sürekli geriye atması)
  • Uyku bozuklukları
  • Rahat uyuyamama
  • Gece sürekli uyanma
  • Tekrarlayan pnömoni (zatürre)