Jinekolojik Onkoloji
Biruni Üniversite Hastanesi Jinekolojik Onkoloji birimi, modern tıbbın sunduğu en son teknolojik ve bilimsel gelişmelerle hastalarına hizmet vermektedir. Birim, kadın üreme organlarında gelişen kanser türlerinin tanı ve tedavisiyle ilgilenen tıp dalıdır. Kanserin erken teşhisi ve tedavisi konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir.
Jinekolojik onkoloji, kadın üreme sistemi kanserlerinin tüm yönlerini kapsayan son derece uzmanlaşmış tıp dalıdır. Bu kanserler arasında meme, rahim, rahim ağzı, yumurtalık, vajina, vulva ve serviks kanserleri yer alır.
Jinekolojik onkologlar, hem cerrahi müdahaleler hem de kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler konusunda uzmanlaşmıştır. Böylece, hastalarına özelleştirilmiş ve bütüncül bir sağlık hizmeti sunarak onların yanında olduklarını hissettirirler.
Teşhis ve tedavi süreci; hastanın genel sağlığı, kanserin evresi ve biyolojik özellikleri gibi bir dizi faktörü içerir.
Jinekolojik Onkolojik Hastalıklar Nelerdir?
Jinekolojik onkoloji, kadın üreme sistemi ile ilgili olan kanser türleri ve çeşitli hastalıklarla ilgilenir. Bu alandaki uzmanlar; rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve vulva ve meme kanseri gibi kadınlarda görülen onkolojik hastalıkların teşhis, tedavi ve yönetiminde önemli rol oynamaktadır.
Rahim Ağzı Kanseri (Serviks)
Rahim ağzı kanseri, insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu sonucu gelişebilen ve genellikle erken evrelerde belirti vermeyen bir kanser türüdür. Dünya genelinde en sık görülen jinekolojik kanserdir.
Düzenli Pap smear testleri ve HPV aşısı, rahim ağzı kanserinin erken teşhisi ve önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Erken dönemde tespit edildiğinde, tedavi edilmesi daha kolaydır ve hastaların iyileşme şansı artar.
Yumurtalık Kanseri (Over)
Jinekolojik onkolojide tedavi edilen bir diğer kanser olan yumurtalık kanseri, genellikle ileri evrelerde teşhis edilen ve karında şişlik, kilo kaybı, sindirim sorunları gibi belirtilerle ortaya çıkan bir kanser türüdür.
Yumurtalık kanserinin risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, yaş ve hormonal değişiklikler yer alır. Erken teşhis için ultrason ve kan testleri gibi yöntemler kullanılabilir, bu nedenle kadınların bu testleri düzenli olarak yaptırmaları önerilir.
Rahim Kanseri (Uterus)
Rahim kanseri, ülkemizde en sık görülen jinekolojik kanserdir. Genellikle menopoz sonrası dönemde anormal vajinal kanama ile kendini gösterir. Bunun yanı sıra, pelvik ağrı ve idrar sorunları da belirtiler arasında yer alabilir.
Tanısı erken yapılan rahim kanserinin başarı oranı daha yüksektir. Rahim kanserinin risklerini azaltmak için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve düzenli kontroller yaptırmak önemlidir.
Endometriozis (Çikolata Kisti)
Çikolata kisti olarak da bilinen Endometriozis, rahim iç duvarına döşeyen ve aylık adet kanamalarımızı gördüğümüz dokunun rahim dışında da bulunduğu kronik bir hastalıktır. Hastalık; ağrılı adet dönemleri, cinsel ilişki sırasında ağrı ve infertilite gibi sorunlara yol açabilir.
Kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen endometriozisin tedavi seçenekleri arasında hormonal tedavi ve cerrahi müdahale bulunmaktadır. Erken teşhis ve tedavi, bu hastalığın yönetiminde önemlidir.
Vulva Kanseri
Vulva kanseri, kadınların dış genital bölgelerinde gelişen nadir bir kanser türüdür. Genellikle vulva, vajina veya çevresindeki bölgelerde oluşan hücresel anormalliklerden kaynaklanır.
Vulva kanseri; kaşıntı, yanma, şişlik ve kitle oluşumu gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Ayrıca, vulvada kanama, yara veya deri değişiklikleri gibi diğer semptomlar da görülebilir. Kanserin erken teşhisi, tedavi sürecinin başarısını artırmaktadır.
Jinekolojik Kanser Belirtileri Nelerdir?
Jinekolojik onkoloji bölümünün ilgilendiği kanserlerin belirtileri, kanserin türüne ve evresine bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterebilir. Ancak genel olarak dikkat edilmesi gereken bazı yaygın belirtiler şunlardır:
- Anormal vajinal kanama ve akıntı: Kanama, adet döngüsünden bağımsız olarak meydana gelebilir ve kanserin varlığını gösterebilir. Özellikle menopoz sonrası kanama dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Her cinsel ilişki sonrası kanama olması da çok önemsemelidir.
- Pelvik ağrı veya basınç: Pelvik ağrı, kişiye sürekli bir rahatsızlık hissi verir ve günlük yaşamı olumsuz etkiler. Pelvik bölgedeki kitlelerin varlığı bu tür hislere yol açabilir.
- İdrar yaparken ağrı: İdrar sırasında hissedilen ağrı, mesane veya üretraya ait sorunların yanı sıra jinekolojik kanserlerin de belirtileri arasındadır.
- Cinsel ilişki sırasında ağrı: Bu tür bir ağrı, herhangi bir sağlık sorununun işareti olabilir ve cinsel sağlığı etkileyebilir.
- Karında şişlik veya kitle hissi: Karın bölgesinde hissedilen anormal bir şişlik veya kitle, ileri evre kanserlerin bir belirtisi olabilir ve acil tıbbi müdahale gerektirebilir.
Belirtilerden herhangi biri ortaya çıktığında, bir sağlık profesyoneline başvurmanız tavsiye edilir. Erken tanı, jinekolojik kanserlerin tedavisinde kritik bir rol oynamaktadır.
Jinekolojik Kanserler Neden Olur?
Jinekolojik kanserlerin nedenleri, kanserin vücudun hangi bölümünde ve organında ortaya çıktığına bağlı olarak değişir. Bununla birlikte, kadınlarda görülen rahim ağzı vb. kanserlerin genel bazı nedenleri ve risk faktörleri mevcuttur.
- Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (AIDS vb.)
- Genetik aktarım (BRCA1/BRCA2 gen mutasyonları)
- HPV gibi virüsler
- Korunmasız cinsel ilişki
- Çok eşlilik
- Obezite
- Menopoz
- Hormonlar ve hormon tedavileri
Bu nedenlere ek olarak, sık alkol ve sigara kullanımı, hiç doğum yapmamış olmak, çok erken yaşta doğum yapmış olmak ve jinekolojik sağlık kontrollerinin aksatmak ve sağlıksız yaşam alışkanlıklarına sahip olmak da jinekolojik kanser riskini artırmaktadır.
Jinekolojik Kanserlerden Korunma Yolları
Jinekolojik kanserlerden korunmanın en etkili yolları arasında kontrol muayeneleri aksatmama, HPV aşısı, dengeli ve sağlıklı beslenme, hareketli yaşam tarzı, sigara ve alkol kullanımını azaltma gibi çeşitli yöntemler yer alır.
HPV aşısı: HPV aşısı, rahim ağzı kanserine karşı etkili bir korunma sağlamaktadır. Farklı HPV tiplerine karşı koruma sunan 2’li, 4’lü ve 9’lu aşılar, günümüzde rutin olarak uygulanmaktadır. Aşının en etkili olduğu dönem, cinsel aktiflik başlamadan önceki 9-14 yaşlarıdır. En çok tercih edilen valent ise 9’lu aşıdır.
Sağlıklı yaşam: Sağlıklı bir yaşam tarzı, jinekolojik kanser riskini azaltmada önemli bir rol oynamaktadır. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, ideal kiloyu koruma ve sigara-alkol kullanımından kaçınmak gibi basit önlemler, genel sağlık durumunu iyileştirir ve jinekolojik kanserlere yakalanma riskini düşürür.
Rutin Jinekolojik Taramalar: HPV testi, Pap smear, ultrason ve biyopsi gibi yöntemlerle yapılan rutin jinekolojik muayeneler, kanser öncesi lezyonların ve erken evre kanserlerin tespit edilmesini sağlar. Erken teşhis, başarılı tedavi için kritik öneme sahiptir.
Genetik kontroller: Özellikle BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyonlara sahip kadınlarda, yumurtalık ve meme kanseri riski önemli ölçüde artar. Genetik yatkınlığı olan kadınlarda yakın takip oldukça önemlidir. Bazı durumlarda, risk azaltıcı cerrahi yöntemler değerlendirilebilir.
Jinekolojik Onkoloji Tanı Yöntemleri
Jinekolojik kanserlerin tanısında çeşitli yöntemler kullanılır ve bu yöntemler, hastalığın doğru bir şekilde teşhis edilmesi için büyük önem taşır. Bunlar arasında:
- Pelvik muayene ve ultrason: Doktor, pelvik bölgeyi muayene ederek anormallikleri tespit edebilir. Ultrason, iç organları görüntüleyerek kistler veya tümörler hakkında bilgi sağlar.
- Pap smear testi ve HPV testi: Bu testler, rahim ağzı kanserinin erken belirtilerini saptamak için kullanılır. Pap smear, hücreleri inceleyerek anormal değişiklikleri belirlerken, HPV testi insan papilloma virüsünün varlığını kontrol eder.
- Biyopsi: Şüpheli dokulardan örnek alınarak laboratuvar ortamında incelenmesi sağlanır. Bu, kesin tanı için kritik bir adımdır.
- MR, BT ve PET taramaları: Bu ileri görüntüleme teknikleri, kanserin yayılımını değerlendirmeye yardımcı olur ve tümörlerin boyutunu, konumunu ve etrafındaki dokularla ilişkisini belirlemekte kullanılır. Hastanemizde, BT ve PET teknolojilerini birleştiren PET CT ile hastalığın yayılımı yüksek doğrulukla tespit edilebilmektedir.
- Kan testleri: Kanda bulunan CA-125 gibi tümör belirteçleri, kanser tanısının konulmasına yardımcı olabilir.
Bu yöntemlerin kombinasyonu, jinekolojik onkoloji biriminde kadın kanserlerinin doğru ve zamanında teşhis edilmesine olanak tanır, böylece uygun tedavi planları oluşturulabilir.
Jinekolojik Onkoloji Tedavi Yöntemleri
Jinekolojik onkolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler arasında cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedaviler bulunmaktadır. Hangi tedavi yönteminin uygulanacağı, kanserin türüne, evresine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlıdır.
Cerrahi Müdahale
Kanserli dokunun cerrahi olarak çıkarılması, jinekolojik onkolojide sıkça uygulanan bir yöntemdir. Bu işlem, tümörlerin ve kanserli hücrelerin vücutta daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla gerçekleştirilir.
Cerrahlar, kanserin evresine ve türüne bağlı olarak, etkilenen dokunun ne kadarının çıkarılacağına karar verir ve bu süreçte hastanın genel sağlığı da göz önünde bulundurulur.
Kemoterapi
Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya büyümelerini durdurmak için kullanılan güçlü ilaç tedavisidir.
Tedavi, genellikle hastanın durumuna göre belirlenmiş bir program dahilinde uygulanır ve kanserin yayılma riskini azaltmak için cerrahi müdahale öncesi veya sonrası kullanılabilir.
Kemoterapinin yan etkileri olabilir, ancak modern tıpta bu etkileri yönetmek için çeşitli destekleyici tedavi yöntemleri mevcuttur.
Radyoterapi
Jinekolojik onkolojide uygulanan bir diğer tedavi yöntemi olan radyoterapi, yüksek enerjili radyasyon kullanarak kanser hücrelerini öldürme veya küçültme yöntemidir. Genellikle lokalize tümörleri hedef alarak, çevre dokulara minimum zarar vermek amacıyla planlanır.
Radyoterapi, tedavi sürecinin bir parçası olarak cerrahi müdahale öncesinde tümörü küçültmek veya sonrasında kalan kanser hücrelerini yok etmek için etkili bir seçenek olabilir.
Hedefe Yönelik Tedaviler
Hedefe yönelik tedaviler, kanser hücrelerine özgü moleküler hedeflere saldırarak etkili olan tedavi yöntemleridir. Bu tedaviler, genetik ve biyolojik özelliklere dayanarak tasarlanır ve sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanser hücrelerini hedef alır.
Hedefe yönelik tedaviler, genellikle diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılarak daha iyi sonuçlar elde edilmesini sağlar. Bu yenilikçi tedavi yöntemi, kanser tedavisinde yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır.
Nükleer Tıp birimimizde hedef odaklı kanser tedavileri uygulanmaktadır.
Jinekolojik onkoloji, kadın üreme sağlığını korumak ve iyileştirmek için hayati öneme sahip bir tıp dalıdır. Jinekolojik kanserlerin erken teşhisi ve tedavisiyle ilgili en güncel yöntemleri öğrenmek veya randevu oluşturmak için 444 8 276’yı arayabilirsiniz.
Sık Sorulan Sorular
Nükleer Tıp Tedavileri Güvenli midir?
Nükleer tıpta kullanılan radyoaktif maddeler yüksek dozda değildir. Tanı ve tedaviden kaynaklanan radyasyon maruziyeti genel olarak düşük seviyededir, standart bir röntgen çekimiyle kıyaslanabilir.
Öte yandan, kullanılan radyofarmasötikler sağlıklı dokulara maruziyeti en aza indirmek için dikkatle seçilir. Dolayısıyla işlemler, nükleer tıp alanında uzmanlaşmış profesyoneller tarafından uygulandığında oldukça güvenlidir.
Radyoterapi Öncesinde PET CT Yapılmalı mıdır?
PET CT’nin en önemli avantajlarından biri tümörün yoğunluğuna göre radyoaktif maddenin tutulum göstermedir. Dolayısıyla ışınlanacak bölgeyi net olarak değerlendirmek maksadıyla onkoloji ya da radyasyon onkolojisi uzmanı tarafından endikasyon olan durumlarda büyük ihtimalle PET CT tetkiki istenecektir.
Nükleer Tıpta En Çok Hangi Görüntüleme Yöntemleri Kullanılır?
Görüntüleme yöntemlerini gama kamerada yapılan sintigrafik SPECT CT ile PET CT cihazında yapılan tetkikler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Sintigrafik incelemeler belli bir organ ya da sistemin fonksiyonel incelemeleridir.
Görüntülemesi yapılan organ, sistem ya da hastalığa göre isimlendirilir. Dinamik ya da statik böbrek sintigrafisi, kemik sintigrafisi, miyokard (kalp) perfüzyon sintigrafisi, gastroözofageal sintigrafi, bu şekilde isimlendirilen yöntemler arasındadır. Tüm bu görüntülemeler SPECT CT adı verilen cihazda gerçekleştirilir.
Radyoaktif Madde Sağlık Sorununa Neden Olur mu?
Teşhis ve tedavi maksadıyla kullanılan radyoaktif maddeler sağlık açısından olumsuz etki oluşturmayacak düzeyde düşük ancak görüntüleme ve tedavi maksadıyla etkin dozlardır.
Miyokard (Kalp) Perfüzyon Sintigrafisinin Anjiyodan Farkı Nedir?
Kısaca anjio olarak isimlendirilen anjiografide, kateter ile kasık damarından kalp damarlarına verilen kontrast madde ile kalp damar darlıkları değerlendirilir.
Miyokard perfüzyon sintigrafisi ise şüpheli göğüs ağrısı olan, düşük risk grubunda bulunan, efor testinde bazı değişiklikler saptanan hastalarda ya da kalbin canlı dokusunun saptanması gereken durumlarda yapılan bir incelemedir.
Atom Tedavisi Kısırlık Yapar mı?
Radyoiyot tedavi sonrasında kalıcı kısırlık beklenen bir durum değildir. Ancak işlem sonrasında kişilerin 6 ay süresince korunması önerilir. Bu, fetusun radyasyona maruz kalmaması ya da üreme hücrelerinin bu süre zarfında yenilenmesi için gereken süredir.
Nükleer Tıp Tedavileri Saç Dökülmesine Neden Olur mu?
Nükleer tıptaki hiçbir tedavi sonrası saç dökülmesi olmaz. Çünkü hepsi hedefe yönelik tedavilerdir.
Nükleer tıp hakkında daha fazla bilgi edinmek veya randevu almak için bizi arayabilirsiniz. Deneyimli hasta temsilcilerimiz detaylı bilgileri size sağlayacaktır. Temsilcilerimiz sağlığınız için 7/24 hizmet vermektedir.