Sağlığını Düşün”    Kalp sağlığınızı korumak için düzenli egzersiz yapın, sağlıklı beslenin ve periyodik sağlık kontrollerinizi aksatmayın.

Varis Belirtileri Nelerdir?

Varis belirtileri ile ilgili olarak bilgi vermeden önce, “varis nedir?” sorusuna yanıt vermek daha doğru olur. Sorunun yanıtı, varis belirtileri hakkında zaten yeterli bilgiyi sağlayacaktır.

Varis nedir?

Varis, bir toplardamar hastalığıdır. Yüzeysel toplardamar sistemi içerisinde yer alan kapakçıkların kanı geri kaçırmasına bağlı olarak oluşur. Yapısal olarak yerçekimine karşı kanı tutması gereken bu kapakçıkların, görevlerini yapamaması sonucunda toplardamar içerisinde kan göllenmesi ile birlikte basınç artışı gözlenir.

Genetik geçişin önemli yer tuttuğu varis hastalığının gelişimi için 2 önemli risk faktörü mevcuttur. Bunlar;
1- Genetik: varis gelişen hastaların %50’den fazlasında aile öyküsü mevcuttur. 2011 yılında, varise neden olduğu düşünülen bir protein bozukluğu saptanmıştır.
2- Şişmanlık (obezite): toplardamar içi kan basıncını arttıran durumların en başında yer alan şişmanlık; özellikle hastalığın sorumlu tutulduğu kasık bölgesindeki kapakçıklar üzerine ciddi yük bindirmektedir. Şişmanlık fizyolojisi gibi gebelikte, benzer şekilde etki etmektedir. Ayrıca gebelikte işin içerisine östrojen ve progesteron hormonları da katılmaktadır.

Varis belirtileri nelerdir?

Varis, hastalığın şiddetine bağlı olarak değişken derecelerde belirtiler vermektedir. Varis hastalığının başlangıç evresinde hemen hiç bir belirti karşımıza çıkmazken, son evre ve uzun dönemli varis hastalarında ayak bileği çevresinde renk değişimi daha ileri durumlarda ise açık yaralar (ülser) gözlenebilmektedir.

Genel olarak varis hastalarında ortaya çıkan belirtiler; bacak yüzeysel toplardamarlarında belirginleşme, toplardamarlardaki eğri – büğrü görünüm, bacaklarda şişlik ile birlikte ödem, renk değişimi (koyu kahverengi) ve kaşıntı sayılabilir.

Varis ameliyatı

Toplardamar kaçağının ileri formu olan varis ameliyatı son yıllarda gelişen tıp teknolojisi sayesinde iğne deliği veya milimetrik küçük kesilerden, anestezi verilmeden ve hasta aynı gün taburcu edilerek yapılmaktadır. Endovenöz ablasyon işlemleri adı verilen genel olarak lazer, radyofrekans ve yapıştırıcı tedavilerini de içine alan bu yöntemler sayesinde hastanın günlük ve iş hayatı kesintiye uğramamaktadır.

Gerek kozmetik memnuniyet ve gerekse de başarı oranlarının yüksek olması nedeniyle, endovenöz ablasyon işlemlerinin popülaritesi giderek artmaktadır.

Kılcal damar çatlaması

Toplardamar sisteminin bir parçası olan kılcal damarlar, özellikle kadınlarda hormonal değişimlere oldukça duyarlıdır. Gebelik ve menstrüel dönem boyunca dalgalanım gösteren östrojen ve progesteron hormonları kılcal damarların gelişmesi ve sonrasında da kılcal damar çatlaması adı verilen duruma neden olur?

Kılcal damar çatlamasının temelinde, aşırı hormon yükü nedeniyle hızlı şekilde gelişmiş, zayıf duvarlı kılcal damarların hafif bir basınç artışı veya çarpma etkisi nedeniyle yırtılması bulunmaktadır. Kılcal damar çatlaması sonucunda, ufak kanamalar veya morluklar gözlenebilir. Bazı durumlarda, çatlayan kılcal damar kanamaya neden olmadan da büyüyebilir. Bu duruma sık olarak rastlamaktayız.

Kılcal damar çatlamasına sıklıkla şişman kadınlarda rastlansa da, son yıllarda artan şişmanlık gözlenme oranları nedeniyle erkekler arasında da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bacakta toplardamar basıncının fazla olduğu ayak tabanı – bilek seviyesi ile, yüzeysel ve derin sistem bağlantılarının olduğu bölgeler gelişim açısından kritik öneme sahiptir.

Tromboflebit

Tromboflebit, yüzeysel toplardamarların iltihabıdır. İltihap etkenleri çok farklı olmakla birlikte, bakteriyel nedenler ön sırada yer alır. Toplardamar içerisinde, damar duvarına yerleşen enfeksiyonun zaman içerisinde bölgesel kan akımını kesintiye uğratmasına bağlı olarak, yüzeysel toplardamar içerisinde kan pıhtılaşması oluşur. Kanın pıhtılaşmasını, iltihabi olaylar takip eder. İltihabın bulgu ve belirtileri ön planda olur. Bölgesel ısı artışı ile hassasiyet ve ele gelen sertlik bunların başında yer almaktadır.

Tromboflebit esnasında gözlenen kan pıhtısının sanılanın aksine pıhtı atmasına neden olma ihtimali oldukça düşüktür. Yüzeysel toplardamar içerisinde, bölgesel olarak ortaya çıkması ve derin toplardamar sistemine iletilebilme olasılığının düşük olması bu nedenler arasında yer alır.

Tromboflebit tedavisinde, antibiyotik uygulaması temeldir.