Tıbbi Genetik ve Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi

Genetik Hastalıklar Tanı Merkezimizde, pek çok hastalığın tanı, takip ve tedavisi için genetik testler yapılmakta olup tıptaki gelişmelere paralel olarak yeni testler eklenmektedir. Tıbbi Genetik Bölümü, hem doğrudan hastalarla iletişim kurar hem de Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi aracılığıyla düşünülen hastalığa uygun genetik testlerin gerçekleştirilmesini sağlar. Hastalık ile test sonuçlarının uyumu değerlendirilir ve sonuçlar hastaya açık ve net bir şekilde iletilir. Genetik testlerin kullanım alanı, onkolojik ve hematolojik hastalıklar başta olmak üzere tıbbın hemen her alanına yayılmıştır. Tıbbi Genetik Bölümü, bu anlamda pek çok branşla ortak çalışmalara katılarak hastalıkların tanı ve tedavisine katkı sunar.

Kanser Genetiği

Kanser genetiği çalışmaları, bireyin kendisinde, birinci derece yakınlarında veya ailesinde belirli kanser türleri olan kişilere yönelik olarak gerçekleştirilir. Meme, yumurtalık, kalın bağırsak, pankreas, rahim, mide, bazı prostat ve tiroit kanserleri, en sık karşılaşılan türler arasındadır. Kansere yatkınlık sendromları açısından genetik riskin yüksek olduğu durumlar şunlardır:

  1. Kanserin belirli özelliklere sahip olması (örneğin triple-negatif meme kanseri, metastatik prostat kanseri).
  2. Genç yaşta tanı almak (50 yaş altı meme ve kalın bağırsak kanseri).
  3. Birden fazla veya iki taraflı kanser geçmişi (örneğin çift taraflı meme veya böbrek kanseri).
  4. Ailesinin aynı kolunda ilişkili kanser türleri bulunması (örneğin meme/yumurtalık, kalın bağırsak/rahim).

Genetik testler, kansere genetik yatkınlığı belirlemek, bireylere uygun tarama programları sunmak, erken tanı fırsatı yaratmak ve koruyucu cerrahi gibi tedavi seçeneklerini gündeme getirmek açısından önem taşır.

Kas Hastalıkları Genetiği

Kas hastalıkları (miyopatiler), hemen hemen her yaş grubunda görülebilen, günlük yaşamı büyük ölçüde kısıtlayan ve ilerleyici özellik taşıyan rahatsızlıklar arasında yer alır. Genetik etkenler, bu hastalıkların ortaya çıkmasında büyük bir rol oynar. Çoğunlukla ailesinde kas hastalığı geçmişi olan bireylerde görülse de, bu hastalıklar birkaç kuşak atlayarak da ortaya çıkabilir. Hastalığın kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte fizyoterapi ve rehabilitasyon ile hastanın kas gücü artırılabilir. Kas hastalıkları doğuştan gelebileceği gibi çocukluk, ergenlik veya yaşlılık döneminde de ortaya çıkabilir. Bu rahatsızlıklar, kas hücrelerinin yapı ve işleyişindeki bozukluklardan kaynaklanır ve kas-sinir hastalıkları olarak da adlandırılır.

İşitme Kaybı Genetiği

Sağırlık, dünya genelinde 250 milyondan fazla insanı etkileyen ve en sık görülen duyusal kusur olarak bilinen bir durumdur. Çocukluk çağındaki sağırlık vakalarının en az yarısında genetik faktörler etkili olmaktadır. Genetik işitme kayıpları, sendromik (sağırlığa ek bulgular eşlik eder) ve non-sendromik (yalnızca işitme kaybı vardır) olarak sınıflandırılır. Genetik nedenlerin tespiti, hastalık prognozu ve tedavi planlaması açısından önemlidir. Genetik testlerle, işitme kaybına yol açan genler ve bu genlerin işleyişindeki bozukluklar aydınlatılabilir.

Gelişmekte olan genetik tarama panelleri sayesinde, gelecekte doğuştan sağır olarak doğan bebeklerin tanıları erken dönemde konulabilecek ve kişiye özel genetik danışmanlık ile tedavi planlamaları yapılabilecektir.

İnfertilite (Kısırlık) Genetiği

İnfertilite, bir yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilememesi durumudur. Günümüzde oldukça yaygın bir durum olan infertilite, çiftlerin %8-12’sini etkileyebilmektedir. İnfertilite nedenleri genel olarak şu şekilde dağılım göstermektedir: %30-40 erkek kaynaklı, %40-50 kadın kaynaklı ve %15 açıklanamayan nedenler. İnfertiliteye yol açan nedenlerin belirlenmesi için hastaların detaylı özgeçmişi, soygeçmişi sorgulanmalı, fizik muayene, rutin tetkikler ve gerekli bölüm konsültasyonları yapılmalıdır.

Erkeklerde infertilite nedenleri arasında kromozom anomalileri önemli bir yer tutar. İnfertilite nedeniyle hastaneye başvuran erkeklerin yaklaşık %20’sinde sperm sayısındaki düşüklük (oligo/azospermi) gibi problemlerle ilişkili kromozom anomalileri tespit edilmektedir. En sık rastlanan anomali, fazladan bir X kromozomu ile seyreden Klinefelter Sendromudur. Bunun yanı sıra diğer kromozomlarda eksiklik, fazlalık veya yer değişikliği de saptanabilir.

Kadınlarda da özellikle cinsiyet kromozomlarına bağlı anomaliler infertiliteye neden olabilmektedir. Bu durumların tespiti için çiftlere kromozom analizi yapılmaktadır. İnsan genomunda 46 kromozom bulunmaktadır ve bu sayılar erkek bireylerde 46,XY, kadın bireylerde ise 46,XX şeklinde beklenir. Kromozom analizi testi, periferik kandan alınan örneklerle yapılmakta ve sonuçlar 2-3 hafta içinde alınabilmektedir.

Önemli erkek infertilite nedenlerinden biri de Y kromozomundaki mikrodelesyonlardır. Bu durum, Y kromozomu üzerinde kayıp olan bölgelerle ilişkilidir ve özellikle sperm sayısında düşüklük (oligo/azospermi) görülen erkeklerde tespit edilmektedir. Y kromozom mikrodelesyon testi, koldan alınan kan örneği ile yapılmakta ve 2-3 hafta içinde sonuçlanmaktadır.

Ayrıca ultrasonda çeşitli anomaliler saptanan çiftlerde CFTR genindeki mutasyonların varlığı da araştırılmaktadır. CFTR gen analizi, DNA’daki gen bölgesinde meydana gelen değişimleri tespit etmeye yönelik bir testtir ve koldan alınan kan örneği ile çalışılarak 3-4 hafta içinde sonuçlanmaktadır.

Kadınlarda infertiliteye yol açabilen genetik nedenlerden biri de FMR1 genindeki CGG nükleotid tekrarıdır. Bu gen bölgesinde 50-200 arasında bir tekrar olması durumunda erken dönemde over yetmezliği görülme olasılığı %15-20’dir. FMR1 geni CGG tekrar sayısı testi, koldan alınan kan örneği ile yapılmakta ve 3-4 hafta içinde raporlanmaktadır.

İnfertiliteye yol açabilecek pek çok genetik faktör bulunmaktadır. Bu nedenle hangi testlerin yapılacağına, detaylı anamnez, fizik muayene ve rutin tetkikler sonrasında her çift özelinde karar verilmelidir.

Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Genetik Testler

Sağlıklı bir çocuk sahibi olmak pek çok çiftin hayalidir. Ancak gebeliklerin yaklaşık %15’i düşükle sonuçlanmaktadır. Eğer anne adayının özgeçmişi, soygeçmişi ve gebelik öyküsünde genetik bir hastalıktan şüphe edilmiyorsa, tek bir düşük yaşayan çiftlerde genetik test önerilmemektedir. Tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri arasında endokrin, otoimmün ve hematolojik hastalıklar, enfeksiyonlar, anatomik nedenler ve genetik etkenler yer alır.

Gebeliğin ilk üç ayında gerçekleşen kayıpların %50’si genetik nedenlere bağlıdır. Bu oran, ikinci üç ayda %10’a, üçüncü üç ayda ise %5’e düşmektedir. Erken dönem gebelik kayıplarında genetik faktörlerin rolü çok daha fazladır.

Ebeveynlerin yaklaşık %6’sında, kromozomlarda translokasyon veya inversiyon taşıyıcılığı saptanmıştır. Bu durumlar bireylerde herhangi bir probleme neden olmaz ancak gebelik kayıplarına veya genetik hastalıklara yol açabilir. Bu durumların tespiti için anne ve baba adaylarına kromozom analizi yapılmaktadır. Bu analizler, periferik kandan alınan örneklerle gerçekleştirilmekte ve 2-3 hafta içinde sonuçlanmaktadır.

Gebelik kayıplarında annenin trombofili riski de değerlendirilmelidir. Faktör 5 Leiden ve Faktör 2 G20210A gen değişimlerini içeren trombofili testleri, tekrarlayan gebelik kayıplarında anne adaylarında pıhtılaşma yatkınlığını belirlemek için yapılır.

SMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığında Genetik Testler

SMA, sinir hücrelerinin ilerleyici dejenerasyonu nedeniyle kaslarda güçsüzlük ve atrofiye yol açan genetik bir hastalıktır. SMA, 6.000-10.000 doğumda bir görülen otozomal resesif bir hastalıktır ve ülkemizde akraba evliliklerinin yaygın olması nedeniyle bu oran daha yüksek seyretmektedir. SMA hastalığı, SMN1 genindeki bozukluklardan kaynaklanır.

Ebeveynlerden her ikisinin de taşıyıcı olması durumunda, her gebelik için çocukta hastalığın görülme olasılığı %25’tir. Taşıyıcılık durumu bireyde sağlık problemi oluşturmaz ancak eşin de taşıyıcı olması durumunda çocuklarda hastalık riski artar.

SMA taşıyıcılık testi, koldan alınan kan örneği ile yapılmakta ve 2-3 hafta içinde sonuçlanmaktadır. Taşıyıcı bireyler tespit edildiğinde, genetik danışmanlık sağlanabilir. Doğacak çocuğun SMA hastası olmasını önlemek için Preimplantasyon Genetik Testi (PGT) uygulanabilir. Bu yöntem dışında, bireylerin farklı seçenekleri değerlendirmesi de mümkündür.

SMA gibi genetik hastalıkları gelecek nesillere aktarmamak için taşıyıcılık testleri büyük önem taşımaktadır. Erken tanı ve tedbir ile toplumda bu tür hastalıkların görülme sıklığı azaltılabilir.